Haydi rastgele balıkçı…

17 Kasım 2014

Balık sezonu açılır açılmaz balıkçı tekneleriyle şenlendi deniz… Akşamdan ağlar atılıp “Ya kısmet” denilerek denizde uzun bir nöbet başlıyor. Ağlara takılan balıklar toplanıyor, Kumkapı Balık Hali’nin yolu tutuluyor gün doğmadan… Orada da ayrı bir şenlik… En iyi balığı en ucuza almak isteyenler, madrabazlar, peştekârlar, yaleller… Kumkapı Balık Hali’nden insan manzaraları…

Yazı: BİRGÜL KOPUZ
Fotoğraflar: ALTAN AYKAN

Büyük bir balıkçı teknesi yaklaşıyor limana. Onlarca kişi aynı anda sarıyor teknenin etrafını. Hamsi teknesi bu. Pazarlıklar yapılıyor kaşla göz arasında. Hızlı davranan kazanıyor, kasaları kapıyor….

Saat sabaha karşı 04:00. Gecenin karanlığı havanın soğuğu ile yarışıyor. Güneşli bir eylülden buz gibi bir aralık ayına geçmişiz sanki… Kumkapı’dayız. Balık Hali’nin girişinde İstanbul’un tenhalığına inat yoğun bir araç kalabalığı karşılıyor bizi. Bir de içeriye adım atar atmaz yüzümüze vuran, deniz ve balık kokulu sert rüzgâr… İçerisi mahşer yeri gibi. Bağıran, sağa sola koşturan, sattığı balıklara övgüler düzen, aldığı balıkları günün sonuna kadar satıp satamayacağını düşünen insanlar… Ekmeğini denizden çıkaranlar…

Bu hengâmenin içinde, bir köşeye çekilmiş, önündeki küçük leğenden balık ayıklayan bir adam dikkatimizi çekiyor ilk önce. Kemal Aslan’mış adı. 10 senedir gelip gidermiş balık haline. Büyük teknelere yardım eder, karşılığında aldığı parayla da buradan balık alırmış kendine. Ayıklayıp evine götürürmüş. “Ne yaparsın işte, geçim zor” diyor, son balığı da ayıklayıp elindeki poşete atarken.

“Balıkçılık Piyango Gibidir”

Bir koşturmacadır başlıyor birden. Büyük bir balıkçı teknesi yaklaşıyor limana. Onlarca kişi bir anda sarıyor teknenin etrafını. Hamsi teknesi bu. Pazarlıklar yapılıyor kaşla göz arasında. Hızlı davranan kazanıyor, kasaları kapıyor. Bir balıkçı genç iniyor tekneden. Adı Mehmet Dereci. Babasının teknesinde çalışıyor. Her akşam saat 6’da çıkıyorlarmış balığa, ertesi sabah 7-8 gibi dönüyorlarmış. “Denizde sabırlı olmak gerek. Gece ağı atıp balıkların toplanmasını bekliyoruz. Hiç belli olmuyor, bazen sabaha kadar beklediğimiz oluyor. Kışın daha zor ama soğuğa da alışıyoruz. Sevmesem yapmam bu işi. Balıkçılık piyango gibidir, kimsenin tutamadığı zaman balık tutarsan güzel kazanırsın” diyor Mehmet. Şu günlerde hamsi bolluğu varmış denizlerde. Son iki yıl kötüymüş ama balık sezonu açıldı açılalı nihayet bu yıl yüzünü güldürmüş balıkçıların.

Mehmetlerin teknesi büyük, 35 metre. 24 kişi çalışıyor, herkesin görevi ayrı. Günde ortalama 50 60 ton balık tutuyorlar. En kötü zamanda 3-5 tona düşüyor. En çok kültür balıkçılığından şikâyetçi Mehmet, ama çözümü de sunuyor: “Bizim sezonumuz 6 ay, onlar 12 ay balık satıyor. Haksız rekabet bu. Bizim çalışmadığımız 6 ay onlar çalışsın, piyasa dengelensin.”

Mehmetlerin teknesinden ilk hamsi kasalarını kapmış, satmaya çalışıyor. Onun adı da Mehmet. 30 kasa hamsi almış, tam 450 kilo. “Satılacak mı hepsi?” diyoruz, “Satamazsam elimde kalır, zarar ederim. Bazen aldığım fiyattan daha düşüğe sattığım da oluyor bu yüzden. Çünkü balık beklemeye gelmez” diyor. “Haydi rastgele o zaman” deyip ayrılıyoruz yanından.

Üçü Bir Arada: Komisyoncu, Madrabaz ve Peştekâr

Kamuflaj desenli pantolon ve mont giymiş başka bir satıcı dikkatimizi çekiyor. Adı Koray’mış, soyadını söylemiyor. “Burada benden başka Koray yok zaten” diyerek açıklıyor nedenini. Buranın eskilerinden anlaşılan, ortama bir hayli hâkim. Hatta o kadar ki, ‘Balık pazarında kim kimdir’ konulu bir brifing bile veriyor bize: “Komisyoncu ilk eldir. Satar, komisyonunu alır. Komisyonculukta risk sıfırdır. Madrabaz ve kabzımal aynı şeydir. Alır, üstüne kârını koyarak satar, sermaye yapar yani. Madrabaz balıkçının satış elemanı gibidir. Bir de peştekârlık vardır. Mesela senin dükkânın var ama kalkıp balık haline gelmek istemiyorsun. Ben sana aracı oluyorum, hangi balıkları ne kadar istediğini söylüyorsun. Ben sana getiriyorum, üzerine de üç beş lira koyuyorum”. “Peki sen hangisini yapıyorsun” sorumuzu “Hepsini” diye yanıtlıyor, bunu çoktan anlamış olmamız gerektiğini hissettirerek… Onun tezgâhında palamutlar var. Önce hamsi tekneleri gelirmiş hale, ardından diğerleri. Palamutlar sabaha karşı İğneada tarafından Kefken’den gelmiş bugün.

rastgele-balikci1

Taşımacılar ya da Yaleller

Tam o sırada, 4 kasa palamutu taşıtmaya çalışan yaşlı bir amca geçiyor yanımızdan. “Satacak mısın bunları?” diyecek oluyoruz, “Satıcı değilim ben, lakerda yapacağım, onun için aldım” diyor hızla uzaklaşırken. Tekerlekli tahta arabalarla balık kasalarını taşıyanlar var bir de. Onlara da yalel deniyor. Balıkları teknelerden indiriyor ve istenilen yere kadar taşıyorlar. Bir araba yaklaşık 30-40 kasa alıyor. Araba başına 5 lira kazanıyorlar. Buradaki en ağır iş onların. Hasan Çimen de Kumkapı Balık Hali’nin 30 yıllık yalellerinden. Çok yoruluyor bütün gün ama “Şikâyetimiz yok çok şükür” diyor, bu toprakların kadim şükretme geleneğine sığınarak…

Her Gün Farklı Bir Pazarda

“Palamut, palamut, palamut… Hey yavrum hey!”… Hamsi çok bereketli olsa da, bugün buranın kraliçesi palamut sanki… En çok onun adı anılıyor, en çok ona iltifat ediliyor. Önüne balık kasalarını yığmış bir pazarcı ilişiyor gözümüze. Hamsi, palamut, istavrit, çinakop… Ne ararsan var. Toplam 120 kasa balık almış, 30 kasası hamsi. Semt pazarlarını dolaşıp her gün farklı bir pazarda satıyormuş. Bugün Üsküdar’ın pazarı, balıklar oraya doğru yola çıkıyor. Peki satabiliyor mu bu kadar çok balığı bir günde? “Üzerine çok az kâr koyup satıyoruz. Mesela 7 liraya aldığımız hamsiyi 8 liraya satıyoruz” diyor.

Üniversiteli Bir Madrabaz

Kumkapı Balık Hali’nin en eğitimli madrabazıyla tanışıyoruz şimdi de: Emrullah Saka. 20 yaşında ve İstanbul Üniversitesi’nde okuyor. Coğrafya öğretmeni olacak. Harçlığını çıkarmak için geceleri, sabaha kadar halde madrabazlık yapıyor. Dayısı bulaştırmış onu bu işe. Emrullah Bayburtlu. Haldeki nüfus dağılımı hakkında en önemli bilgileri ondan alıyoruz: “Buradakilerin yüzde 70’i Erzincanlı, kalan yüzde 30’u ise Bayburt’ludur.” Peki ya Karadenizliler? Gülerek yanıtlıyor Emrullah bu sorumuzu: “Şöyle bir söz vardır burada, ‘Balığı Trabzonlular tutar, Erzincanlılar satar’ diye…”

Emrullah en çok veresiyeden şikâyetçi. Cebinden çıkarıp veresiye listesini gösteriyor bize. Liste bir hayli kabarık. Herkesin elinde varmış bu listelerden. Peki ya kaçarsa adam, bulamazlarsa? “O pek mümkün değil, herkes ya hemşeridir ya birbirini tanır burada” diyor. Ama yine de veresiye olmazsa daha güzel olur tabii hayat. Bugün 100 kasa balık satmış Emrullah, harçlığını fazlasıyla çıkartmış. Daha çok sattığı da oluyormuş, kasa başına 50 lira zarar ettiği de… Bazen 10 dakika içinde değişiyormuş çünkü fiyatlar. Borsa gibi… “Evet ama karaborsa” diyor gülerek…

rastgele-balikci2

Gürpınar’a Taşınıyor

Birkaç ay içinde Gürpınar’a taşınacak Kumkapı Balık Hali. Burada kime sorsanız bir yara gibi kanıyor bu taşınma mevzu… Hepsinin adına durumu özetliyor Emrullah: “Gürpınar’a gidince neler olacak bilmiyoruz. Madrabazlık kalkacak diyorlar, yalellik kalkacak diyorlar. Belediyenin asgari ücretli elemanları olacakmış onun yerine. Kimse gitmez ki o zaman. Belediyenin özel bir şirketine verildiğini söylüyorlar. Henüz hiçbir şey bilmiyoruz. Gürpınar çok uzak. Birçok kişi gidemez oraya. Hele Anadolu yakasında oturanların gitmesi imkânsız. Pazarcı sabah 8’de dükkânını açıyor, oraya gidip dönmesi öğlen olur. Karşıda oturanlar Kocaeli haline gider, orası daha yakın”. Emrullah anlatırken birkaç kişi bağırıyor etraftan, “Hiç kimse istemiyor Gürpınar’a gitmeyi, bunu böyle yazın. 30 senedir burada emek vermiş insanlar. Babası, dedesi de buradaymış. Diğer tarafta hiç hak tanımayacaklar bize. Bunun için eylem yapmaya hazırlanıyoruz.”

Balık pazarları yüzyıllar boyunca hep İstanbul’un merkezinde yer almış. İstanbul’un fethinden önce Eminönü’nde kurulan balık halinin, fetihten sonra da Türkler tarafından aynı bölgede muhafaza edildiğini Reşad Ekrem Koçu’dan öğreniyoruz. Balık hali 1902’de Eminönü’de Rali Han’da kurulmuş, 1963’te Azapkapı’ya, 1983’te de Kumkapı’ya taşınmış. Artık Kumkapı hali de tarih olmak üzere… Balık kokusu şehrin dışına doğru uzaklaşmaya hazırlanıyor… Beylikdüzü Gürpınar’da kurulacak yeni halin birkaç ay içinde tamamlanması bekleniyor. Ve bir devir daha kapanıyor…

Güneş çoktan doğdu, şehir uyandı, keşmekeş başladı… Yükünü boşaltan tekneler gibi, biz de yavaş yavaş ayrılmaya hazırlanıyoruz halden… Kulağımızda martıların şarkısı, dilimizde bir Orhan Veli şiiri:
“Gün doğmadan,
Deniz daha bembeyazken çıkacaksın yola.
Kürekleri tutmanın şehveti avuçlarında,
İçinde bir iş görmenin saadeti,
Gideceksin
Gideceksin ırıpların çalkantısında.
Balıklar çıkacak yoluna, karşıcı;
Sevineceksin.”

YORUM

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.