- Michelin Yıldızı Hakkında Bilmeniz Gereken Her Şey!
- Galata’nın En Yeni İtalyanı: IL Cortile
- Klasik Bir Göçmen Lezzeti: Boşnak Mantısı
- Karadeniz’den Gelsin: Fırında Hamsili Pilav
- Adana Lezzet Festivali Yoğun İlgi Gördü
- Kalan Balıklarınızı Değerlendirin: Balık Böreği
- Çıtır Çıtır: Balık Kroket
- Dünyada Üretilen Gıdanın Üçte Biri İsraf Ediliyor
- Çok Kültürlü İstanbul Mutfağında Mezeler
- İtalyan Rivierası’nın Lezzetleri Yaz-Kış Bodrum’da
Sappho’nun aşk şiirleri yazdığı ada Midilli
Denizi, güneşi ve lezzetli yemekleriyle her yıl dünyadan pek çok turisti ağırlayan Midilli, antik dönemin en ünlü kadın şairlerinden Sappho’nun da doğduğu yer. Adanın sokaklarında dolaşırken, “Ne garip!/En iyi davrandıklarım/bugün en çok incitenler beni” diyen şairin sesini rüzgâr kulağınıza fısıldayabilir ansızın…
Lesvos yani Midilli Adası’nın tarihi MÖ 1054’lere kadar uzanıyor. Size burada tarihini anlatmayacağım; çünkü ben bir tarihçi değil gezginim. Ama bu adada doğup büyüyen antik çağların en önemli aşk şairi Sappho’dan bahsetmeden geçemem. MÖ 630-620 doğumlu bu büyük şair, Midilli Adası’nda yaşadı, tarihe lirik şair olarak geçti ve sonraki yıllarda dünya şiirini önemli ölçüde etkilemiş bir kadın şair oldu. MÖ 580-570 yılları arasında yaşamını yitirdiği tahmin ediliyor.
Hayatı boyunca aşk şiirleri yazan Sappho, Faonas adında birine aşkından adanın yüksek kayalıklarından denize atlayıp intihar ederek hayatına son vermiş. Doğduğu köyün Eresos olduğu söyleniyor. Bizler de uçağımızdan iner inmez arabamıza binip Eresos Köyü’ne gittik. Kilisede Sappho için bir mum yakıp lirik şiire katkısından dolayı saygımızı gösterdikten sonra yolumuza devam ettik.
Midilli Adası denizi, güneşi ve lezzetli yemekleriyle oldukça rağbet gören bir ada. Manastırları Mantamados ve Agios Rafail, ayazmaları ve dilden dile dolaşan geçmişteki mucizeleri ile en çok ziyaret edilen bölgeler.
Adaya ilk ayak bastığınızda hemen girişte, gemiye benzeyen bir kayalığın üzerinde ufak bir ev gözünüze çarpacak. İşte orada aslında 19’uncu yüzyıldan kalma bir deniz feneri vardı, adı da Fikiotripa’ydı. Ama fener yıkıldığından artık yalnızca kayalığın üzerindeki küçük ev görülüyor.
Güneşi Molivos’ta batırın
Güneşi batırmak istiyorsanız kesinlikle Midilli’nin en özel köyü Molivos’u ziyaret edin. Tepedeki kalesi ve taş evleri ile sizi kendine çeken bu sevimli köy, deniz kıyısına indiğinizde güneşte ahtapot kurutan, yan yana sıralanmış lokantalarıyla da gönlünüzde yer edecek. Bu lokantaların hangisine girerseniz girin mutlaka lezzetli yemekler bulacaksınız. Köydeki ufak ve şirin oteller de sizi cezbedebilir.
Denize sıfır bir mekân olan Sea Horse, sabah saatlerinde kahvaltı yapıp lezzetli bir kahve içmek için ideal bir yer. Yanı başındaki To Htapodi Lokantası’nda lezzetli mezelerin tadına bakabilir, denizde yüzen çipuraları seyredebilirsiniz. Ya da kaleye çıkan taşlı kaldırımlardan yürüyerek alışveriş mağazalarının aralarına saklanmış nostaljik kafelerde soluklanıp sabah kahvenizi yudumlayabilirsiniz.
Molivos’u ziyaret edecekseniz, bilmeniz gereken en önemli nokta, rahat ayakkabı giymeniz gerektiği. Çünkü arabanızı köyün girişinde park edip taş kaldırımlarda yürümeniz gerekecek.
Molivos’un 3 km doğusunda, adanın en mavi sularına sahip Eftalu Plajı’nda denize girebilir, sonrasında Petra Köyü’nde denizin serin sularında güneşi batırabilirsiniz.
Adanın en güzel köylerinden bir diğeri de Skamnia. Burası denizin dibinde küçücük bir köy ve birbirinden lezzetli deniz mahsullerinin bulunduğu tavernalarıyla meşhur. Skamnia’da taze balık ya da deniz ürünleriyle kendinize muhteşem bir ziyafet çekin. Yemeğin ardından dilerseniz denizin içine kadar uzanan bir kayalığın üzerindeki Gorgona Panagia Kilisesi’ni ziyaret edebilirsiniz.
Sardalye ve peynir alın
Midilli denilince akla bir de uzo gelir. Plomari Köyü’ne vardığınızda Uzo Müzesi’ni (Varvayianis Uzo Fabrikası) ziyaret etmeyi unutmayın. Uzonun tarihini ve yapılışını bu müzede görebilir, fotoğraf çekebilir ve tadım yapabilirsiniz.
Plomari Köyü’nün iyice tadını çıkarmak isterseniz yan yana sıralanmış lokantaları, kafeleri, hediyelik eşya dükkânlarını şöyle bir dolaşın. Eğer seyahatiniz temmuz ayının son haftasına denk geldiyse uzo festivalini kaçırmayın derim.
Eresos, Petra ve Kalloni de Middilli Adası’na gitmişken görmeniz gereken köylerden bazıları. Kalloni Köyü, sardalyesi ile dünyaya nam salmış. Sardalye seviyorsanız bir de burada deneyin, pişman olmazsınız. Hatta köyden ayrılmadan bavulunuzda en az bir kutu sardalye olsun. Midilli’den mutlaka almanız gereken bir diğer lezzet de Ladotiri peyniri. Yolculuk sonrasında arkadaşlarınızla buluştuğunuzda bu lezzetli mezeleri tadıp Midilli anılarınızı tazelemiş olursunuz, fena mı?
Midilli’nin en güzel evleri
Adanın en güzel köşelerinden biri Skala Sikamnias ve ucunda bulunan ufacık Panagia Gorgana Kilisesi. Bu şirin koyda ufak ama çok lezzetli yemekler sunan lokantalarda yemeğinizi yiyebilir ve sizi romantizmin zirvesine çıkartacak günbatımını seyredebilirsiniz.
Adanın en güzel evlerini görmek içinse Liman şehrine gitmeniz gerekiyor. Eski dönemlerde adanın önde gelenleri Avrupalı mimarlara siparişler verip, en görkemli eve sahip olmak için birbirleriyle yarışıyordu. Birbirinden farklı mimari tarzdaki evlerin güzelliği sizde bol bol fotoğraf çekme isteği yaratacak.
Ayvalık’tan kalkan feribotlarla hava şartlarına göre bir, en fazla bir buçuk saatte Midilli Adası’na ulaşabilirsiniz.
Sardalye marin
Malzemeler:
1 kg sardalye
3-4 diş sarımsak
1 fincan kalın tuz
Kekik
Zeytinyağı
2 limonun suyu
Yapılışı:
Sardalyenin kılçığını çıkarıp bir tabağa diziyoruz. Üzerine ince doğranmış sarımsak, kekik ve tuzu serpiştirip üst üste koyuyoruz. Her bir kat için aynı işlemi uyguluyoruz. Son aşamada da limon suyunu ekliyoruz. 4-5 saat buzdolabında bekletiyoruz. Servis edeceğimiz zaman tuzdan çıkarıp zeytinyağına yerleştiriyoruz. Kapari ile süsleyip servis ediyoruz.
Yazı: Maria Ekmekçioğlu
Başta Karadeniz mutfağı olmak üzere Anadolu mutfağının geleneksel lezzetleri bir araya toplanmış. Bir de üzerine ...